Yarın şerh sınavı olmasına rağmen ben
aklımda ve kalbimde aşka, Kudüs'e, çaya ve hayata dair biriken kelimelerin artık
hamili olamadığımdan şu anda ders çalışmıyor, aklımda başlayan rüzgarın
kelimeleri alıp kalbime doğru esmesine ve orda da bazı duyguları alıp sağ
koluma doğru esip ordan kalemime doğru akmasına, en nihayetinde defterle
buluşmasına yardım ediyorum. Rica etsem kalemim de benim seninle buluşmama
yardım eder mi acaba?
Eğer bir gün sevdiğiniz birine açılmaya
cesaret edebilirseniz sakın onunla kahve içmeye gitmeyin. Onu çay içmeye davet
edin. Kitapların bol olduğu bir yere gidin ve ince belli bir bardakta bir bardak
çay için. Böyle şeyler aceleye gelmez, iki bardak olsa daha güzel olur. Yanında
havuçlu cevizli kek de olsa iyi olur.
Eğer bunu yapmayı yani onu kitaplı bir
yere götürmeyi başarabilirseniz bayağı bir önden başlamış olursunuz aşka. Çünkü
kitapların olduğu yerde huzur vardır, dinginleşir insan ve kızlar genelde
kitapların, çayın ve bir parça da pencereden sızan güneşin olduğu
yerlerde 'Hayır' diyemezler. O havayı soluyan insan oğlunun da böyle
diyebileceğini sanmıyorum ya, neyse...
Çay aşka o kadar benzer ki ve
kadına... Sanıyorum erkekler biraz da bu yüzden çay ocaklarına gidiyorlar. Erkekler
çayı kadınlardan daha çok seviyorlar. Aksini söylemek mümkün değil çünkü o zaman
ocakları bayanlar kurardı. Çoğu kadın tatlı yemek için çayı bahane ediyor, kuru
kuru gitmiyor ki anacım...
Çay aşk gibi sıcacıktır. Bakmayın şimdi
icetea'ler micetea'ler (micetea'yi iyi uydurdum) çıktı. Hep kandırmaca onlar. Aşk
kalpte, kanın pompalandığı, bedenin canlılığını borçlu olduğu yerde başlar ve siz
aşkı üşürken gördünüz mü hiç? Siz hiç aşk gördünüz mü diye sormayacağım çünkü
hayır deme ihtimaliniz ürkütüyor beni.
Aşk kırmızıdır çay gibi. Herkes çay yapar
ama herkes çay demleyemez. Tıpkı birçoklarının yaşadıklarının aşk olduğunu sanıp
kendini kandırdığı gibi...
Kudüslü genç de aşık olmuştu. Müslüman
Kudüslü bir kıza... O kitaplı bir yere davet edemedi kızı çünkü, bütün
kütüphaneleri bombalamıştı askerler. Bütün çay ocaklarını, bütün camileri... Facebooktan
eklemedi ve ona da söyleyemedi zaten. Genç, sevginin değerli olduğu zamanlardan
kalma duygular besliyordu kalbinde, çok değerli olduğu çok eski günlerden kalma
duygular... Sonra israilli (i'ye kavgam yok, benim kavgam israille) askerin biri
çay döktü kızın gözlerine, ellerine, kalbine. En çok erkek yandı ama, en çok onun
gözleri, elleri, en çok onun kalbi acıdı ve kahretti askere. Büyük olmasına özen
göstererek yerden bir taş aldı. Fırlattı bir insana ait olamayacağını düşündüğü
beynine askerin. Sonra dua etti Rabbine, kıyamet günü Efendisiyle, cennette de
buluşmak için babası, annesi ve sevdiğiyle...
Zeynep